Büşra SOLMAZ


Kilo vermek istiyorsanız bu besinleri tüketmeyin

Herkese merhabalar ben Diyetisyen Büşra Solmaz. Besinler, sağlıklı beslenme ve diyetler üzerine yazılarımla sizlerle olacağım. Sizler de merak ettiğiniz, okumak istediğiniz konular hakkında yazımın sonundaki iletişim adreslerinden bana ulaşabilirsiniz.


 

                          Bugünkü yazımızın konusu kilo vermenizi zorlaştıran, kesinlikle uzak durmanız gereken besinler. Peki nedir bu besinler hemen başlayalım, öncelikle ekmeği tamamen kesiyoruz, pilav/makarna asla tüketmiyoruz, e tabii meyvelerde de şeker var onu da yemeyelim, tatlılar, çikolatalar aslaa tüketilmeyecek… Liste böyle uzasa ne kadar daha sabırlı ve sakin kalabilirsiniz acaba? Öncelikle merak etmeyin bunların hiçbiri gerçek değil. Ufak bir gülümseme ve rahatlamayla yazıyı okumaya devam edebilirsiniz

                         Girdiğimiz her ortamda, otobüste, kafede, internette kısacası her yerde en çok konuştuğumuz konular beslenme, aldığımız/verdiğimiz kilolar, kalorili besinler, bilmem kimin nasıl zayıfladığı, diğerinin nasıl kilo aldığı ve daha niceleri. Sürekli bir iyi/kötü besin karşılaştırması, vücut ve kilo verme yarışı içindeyiz. Yazının en başında bahsettiğim birkaç madde de herkesin dilinde dolanan yanlış bilgilerden birkaçıydı. Bir kısmınız o maddeleri okurken yadırgamadı hatta “evet bunu bir yerde daha okumuştum/duymuştum” bile dedi. Bu yazımda aslında beslenmeye, vücut algımıza ve kilo alma/vermeye dair daha bilinçli nasıl bakabiliriz bunu konuşacağız.

                          İlk olarak suçlu ilan edilen, üstüne kötü damgası yapıştırılan besinlerle başlayalım. Örneğin ekmek. Çevrenizde diyete başladığını söyleyen veya kilosuna dikkat edeceğinden bahseden insanların abartısız %80´inden duyduğumuz ilk şey: “ya ben ekmeği kestim artık, asla yemiyorum” Peki ekmeği kesip tabak tabak yenilen pilav/makarnalar, bol tereyağında yapılan yumurtalar, tüketilen paketli gıdalar ekmekten daha mı masum? Bizde ne yazık ki hiçbir şeyin ortası yok ya hep ya hiç! Gelin bu durumda neler yapabileceğimize bakalım. Örneğimizden yola çıkarsak öncelikle vücudumuzun günlük belli bir karbonhidrata ihtiyacı var çünkü beynimizin çalışmak için kullandığı tek enerji kaynağı herkesin suçlu ilan edip kaçtığı o karbonhidratlar. Yani gün içerisinde odaklanabilmek, çalışabilmek ve yorgun düşmemek için karbonhidrat tüketmemiz gerekli. Biz ihtiyacımızdan çook fazlasını tükettiğimiz için çözümü bunu tamamen kesmekte buluyoruz. Halbuki ihtiyacımız kadarını tüketsek bir de ekmek tercihimizi tam tahıllı ekmeklerden yana kullansak sorun çözülmüş olacak. E peki ben doymuyorum, ekmek tüketmeye başladığımda duramıyorum ne yapmam lazım diyenler olacaktır. Doymamanızın en büyük sebebi öğünlerinizin dengeli olmaması işte burda da başa dönmüş oluyoruz, tek bir besini suçlamak yerine tükettiğiniz her şeye geniş bir çerçeveden bakın. Ekmeği halledip kalan her şeye aynen devam etmeniz hiçbir şeyi değiştirmeyecektir. Sağlıklı beslenme bir bütündür. Ekmeği şöyle tüketeyim ama tatlıdan istediğim kadar yiyeyim veya hiç et tüketmeyeyim ama salatayı hep tüketeyim diye bir düzen olamaz.

                         Gelelim diğer bir noktaya: Fazla abartılan sağlıklı tarifler. Tarifinizin içinde un yerine yulaf olması, şeker yerine bal olması, sıvıyağ yerine Hindistan cevizi yağı olması o tarifi TAMAMEN sağlıklı hale getirmez! Evet daha az kalorili, lezzetli alternatifler denensin, yapılsın ancak bu ürünlere kalorisiz ve çok sağlıklı gözüyle bakılması doğru değil. Örneğin şeker yerine bal. Pişirme yapılan tariflerde bal kullanmanız sağlıksız birçok bileşenin oluşmasına sebep olur. Veya Hindistan cevizi yağı, doymuş yağ oranı bakımından tereyağından farksızdır. Yani sağlıklı diye kaşık kaşık Hindistan cevizi yağı eklemenizle tereyağ eklemeniz arasında bir fark olmuyor.

                       Hem bir diyetisyen hem de yemek yemeyi çok seven biri olarak en son yulaftan yapılan mantıyı gördüğümde şok olmuştum. İlla ki bir şeyleri bir şeylerle değiştirmemiz gerekmiyor. Mantı matıdır, kendi beslenme düzeninizi ve sağlıklı beslenmeyi bilirseniz yediğiniz mantıdan, yemekten sonra suçluluk duymazsınız, hemen kilo alacağım psikolojisine girmezsiniz. Yediğiniz yemekten keyif alın, besinlere, yemeklere öcü muamelesi yapmayın. Size kilo aldıran onlar değil sizin açgözlülüğünüz!

Bir başka nokta: “canınız şunu yemek istediğinde bunu tüketin, şöyle yapın ama asla o şeyi yemeyin”

                         Bu konuda en sık gördüğümüz örnek kiloların baş düşmanı, diyet bozduran can sıkan kaçamak yaptıran “çikolata”lar. Birçoğunuzun bildiği gibi canımız çikolata çektiğinde napıyoruz hemen bir bardak su içiyoruz ki isteğimiz yatışsın, yok olmadı mı hemen bir iki hurma yiyoruz. Sizi kesiyor mu bu? Şahsen beni kesmiyor. Sonra gidip bir de meyve yiyoruz. Oldu mu? Yine olmadı. E başka ne yesek de çikolata yemesek? Bu sefer bir de karışık kuruyemiş deneyelim, olmadı bir kahve içelim, üstüne bir bisküvi deneyelim ama asla çikolata yemeyelim. Keyifle yiyeceğimiz iki parça çikolatan kaçarken dünyaları yedik farkettiniz mi? Gerçekten böyle bir döngüye gerek var mı? Hadi bir de o çok sevdiğiniz kalori açısından düşünelim, çikolata yememek için tükettiğiniz onca şey sizce tüketeceğiniz çikolatadan daha mı az kalori etti? Ki en sonunda da dayanamayıp o çikolatayı fazlasıyla yedik, kabul edelim. Hem yemememiz gereken çikolatayı yedik hem de ekstra bir sürü şey tükettik, e ne anlamı kaldı bu işin?

                         Halbuki canımız istediğinizde gidip keyifle çikolatamızı yeseydik hem fazlalıkları hem de o en sonda yaşadığımız sabırsızlıkla yediğimiz gereğinden fazla çikolatayı yemiş olamayacaktık. Bu örneği neyden, hangi besinden kaçıyorsanız onun için aynen düşünebilirsiniz. Hatta benim danışanlarıma en çok anlattığım gibi genel de düşünebilirsiniz. Aşırı kısıtlı diyet listelerinde aylarca belki tüketmek isteyip tüketemediğiniz, kendinizi hep frenlediğiniz o yemekleri, abur cuburları diyet biter bitmez tüketmiyor musunuz? Tabii sonrasında gelen ağır bir suçluluk ve pişmanlıkla yine bir kısır döngüye giriliyor. Bu yüzden ben hep diyet değil “sağlıklı beslenme” diyorum. Diyetler hep kısıtlayıcı, korkunç, yasaklarla dolu olarak biliniyor ve görülüyor. Belki bir çoğunuzun yaptığı diyetler tam da böyleydi. Peki sonra ne oldu?

                      Danışmanlık için bana gelen bir hastamdan bahsetmek istiyorum. Kendisi başka bir diyetisyenle çok güzel kilo vermiş ideal kilosuna da ulaşmış ancak listesinde birçok şey yokmuş. Diyeti bırakalı üç ay olmasına rağmen korkusundan hala diyetteymiş gibi yaşıyormuş. Çünkü diyet yaparken hiç pilav/makarna tüketmemiş, tatlı yememiş ve şu an bunları yerse kilo alacağından korkuyor. Dahası yemek istese bile ne kadar yemesi gerektiğini bilmiyor. Diyet yasaklarla dolu olabilir ama “sağlıklı beslenme” yasaklarla dolu değildir. Size neyden ne kadar yemeniz gerektiğini öğretir, besinleri iyi/kötü diye etiketlemez, kaçamak yaptım psikolojisine girmenize izin vermez. Çünkü listenizde her şey vardır, kendi beslenme düzeninizi öğrendiğinizde diyetlerde kaçamak olarak görülen şeyleri yeseniz bile kontrol sizdedir, ne kadar yemeniz gerektiğini veya sonra nasıl telafi edeceğinizi bilirsiniz. Bu konuda aldığım en güzel geri dönüş uzun bir süre beraber yol aldığımız bir danışanımdan gelmişti. Kendisi haftalık görüşmemize diyetlerin baş düşmanı olan açık büfe kahvaltıdan geliyordu. Yüzüne baktığımda ne utanıyordu ne mutsuzdu ne de anında on kilo almıştı. “Daha önce olsa hemen kilo alacağımı düşünür, diyet nasılsa bozuldu diye önüme geleni yerdim ama bugünün geri kalanında nasıl besleneceğimi bildiğim için içim çok rahat, tabii açık büfede de abartmadım ama canım neyi istiyorsa her şeyin tadına baktım, yedim teşekkür ederim.” Demişti. İşte olay tam olarak burada. Ailesiyle gittiği o kahvaltıda yediği iki dilim ekmeğin kalorisini düşünüp moralini bozmadı, diyetim nasılsa bozuldu eyvah deyip abartmadı, yediklerim bana kesin kilo aldıracak deyip gününü mahvetmedi, sofradaki çikolataya bakıp asla yememeliyim kilo verirken çikolata mı yenir demedi. Sadece kilo verme sürecinde ailesiyle güzel bir kahvaltı yaptı.

                      Yani dostlar demem o ki ne yapıyorsak biz kendimize yapıyoruz. Sınırlarımızı biz bilirsek biz belirlersek, sağlıklı beslenmeyi yaşam tarzı haline getirirsek her şeyden yeriz. Besinleri iyi/kötü/kalorili diye etiketlemeyi, suçlu besinler seçmeyi bırakmalıyız. Her şeyin fazlası fazla kalori ve zarardır. Evet bu yulaf bile olsa Yiyeceklerle doğru bir ilişki kurabilirsek, nasıl beslenmemiz gerektiğini öğrenirsek; yemek yerken kalorisini, alacağınız kiloları değil de aldığınız keyfe odaklanırsınız. Umarım her yemeğinize keyifle ve doğru miktarlarda yersiniz. Bir sonraki yazıda görüşmek üzere, kendinize iyi bakın.

Diyetisyen Büşra SOLMAZ

Online Diyet ve Beslenme Danışmanı

SOLMAZ Sağlıklı Beslenme ve Diyet Danışmanlık Merkezi

İletişim:

*İnstagram: dyt_bsrslmz

*Mail: dyt.bsr.solmaz@gmail.com